10 Nisan 2019 Çarşamba

Kanseri Yenen Başhemşire Moral Verdi

Eski onkoloji hastası Başhemşire Naciye Ertürk, "İnanırsanız kanseri mutlaka yenersiniz" dedi. 
VM Medical Park Bursa Hastanesi Konferans Salonu'nda gerçekleşen Kansere Karşı Farkındalık Buluşması'nda, kanser tedavi süreci konusunda hastalar ve yakınları bilgilendirildi. Bursa Kanserle Savaş Derneği yönetimi de çalışmalarını paylaşma fırsatı buldu. Medikal Onkoloji Uzmanı Prof. Dr. Murat Arslan, "Bilinci yaydığımız sürece vak'ayı erken yakalama fırsatı buluyoruz. Erken teşhis çok önemli. Eğer tarama programlarına düzgün bir şekilde devam edilirse, hastalık erken safhada yakalanırsa, hastalık sadece ameliyatla kontrol altına alınabilir. Kemoterapi ve radyoterapi gibi ileri tedavi yollarına da gerek kalmayabilir" diye konuştu.
Radyoterapi konusunda sunum yapan Radyasyon Onkolojisi Uzmanı Uzm. Dr. Kemal Ekici de, "Kansere karşı ameliyat, kemoterapi ve radyoterapi ana tedavi olarak uygulanıyor. Radyoterapi, hastanın kanserli bölgesine iyonlaştırıcı radyasyon yönlendirerek kanserli bölgenin yok edilmesidir. Kanser hücreleri öldürülmeli, ancak normal hücreler de korunmalı. Bunun için de teknolojik açıdan yeterli cihazlar ve donanımlı hastanelerle tecrübeli hekim ve sağlık personelinin olması gerekiyor" dedi.
"Yeter ki inancınızı yitirmeyin"
Kanseri yenen Başhemşire Naciye Ertürk de, "Bence kanser hastaları korkmamalı. Bizler güçlü insanlarız, güçlü kadınlarız. Eğer onunla baş edebileceğimize inanırsak kesinlikle onu yeniyoruz. Kanser Haftasında yapılan bütün faaliyetler halkın bilinçlenmesi açısından çok önemli. Sadece teşhis açısından değil tedavi sürecinde de doğru bildiğimiz yanlışlar var. Bizler de onları bir nebze olsun aydınlatıyoruz" ifadelerini kullandı.
Eğitim-Gelişim Hemşiresi Deniz Doğru ise, "8 yıl kemoterapi hemşiresi olarak çalıştım, hastalarımızın psikolojisini çok iyi anlıyorum. Kanserden korkmamaları gerekiyor. Önemli olan bizim teşhis ve tedavilerimiz. Kontrollerin doğru yapılması ve aksatılmaması. Yediklerine ve içtiklerine de dikkat etsinler. İnandıktan sonra yenilmeyecek bir şey yok" dedi.
Psikolog Esma Kınalı, hastalar ve yakınlarının tedavi sürecinde yaşadıkları sıkıntılarla ilgili sunum yaparken psikolojik desteğin hastaların tedavi süreçlerinin sağlıklı ilerlemesinde ve sonrası açısından hayati olduğunu kaydetti.
Diyetisyen Beyza Köse de, kanser hastalarının beslenmesinde dikkat edilmesi gereken hususları anlattı. Köse, kişiye özel beslenme programıyla hastaların kilo kontrolünün sağlanması gerektiğini ve gıdaların pişirme özelliklerinin uzman görüşü alınarak belirlenmesi gerektiğini söyledi.

Kaynak

Karsinofobi

Korku, görünen ve görünmeyen tehlikeler karşısında gösterdiğimiz en doğal tepki. Bu kimi zaman karanlıktan korkmak şeklinde ortaya çıkıyor, kimi zamansa birtakım hastalıklara karşı gelişebiliyor. Araştırmalar, erken teşhis ve gelişen tedavi seçeneklerine rağmen kişileri en fazla korkutan ve çaresizlik hissi yaratan hastalığın kanser olduğunu gösteriyor.
Uzun süreli hastalıklar hastalık korkusu doğuruyor
Hastalık korkusuna sahip kişinin genellikle bedensel bir belirti de olmadan sürekli bir hastalığı olduğunu veya olacağını düşündüğünü söyleyen Klinik Psikolog Seren Öztoprak, teşhis konulabilmesi için öncelikle söz konusu kişinin en az altı ay bir hastalıkla uğraşıp uğraşmadığına ve yoğun bir kaygı yaşayıp yaşamadığına baktıklarını belirtiyor. Böylesi bir durumda kişi kendisinde birden fazla hastalığın varlığından korkabildiği gibi kanser benzeri tek bir hastalık grubuna da odaklanabiliyor.
Geçmiş ve aile öyküsü de önemli
Çocuklukta kişinin kendisinin ya da yakın bir aile bireyinin yaşadığı ciddi bir rahatsızlık, ailenin hastalıklara karşı tutumu (örneğin aşırı kaygılı ebeveynler), bedensel duyumlara karşı aşırı hassasiyet geliştirmek ve bunun kaynağının farkında olmamak ya da bu tür duyumları hastalık olarak yorumlamak bu korkunun kaynağını oluşturuyor.
Korku kaynağından uzak durulamıyor
Kişinin kendisinin ya da yakınlarının kanser olabileceği endişesinin günlük yaşantının içine sızdığını ve hayatını zorlaştırdığını belirten Psikolog Seren Öztoprak, birçok kişinin korku kaynağından uzak durarak fobileriyle baş edebilmesine karşın karsinofobi yaşayan insanların bu korkudan sakınamadığına dikkat çekiyor. Bu hastalıkla bir şekilde temasta olan, yakın bir aile üyesi ya da arkadaşı kanser tanısı alan, bir sevdiğini kanserden kaybeden, kendisi yakın zamanda biyopsi yaptıran ve kendisini kanser odaklı haber, film veya hikayelere fazlaca maruz bırakan kişiler, korkularını dizginleyemezse durum karsinofobiye dönüşüyor.
Ya doktora taşınılıyor ya da kapısından bile geçilmiyor
Kanser olma korkusunun yarattığı yoğun anksiyete insanları farklı davranışlara sevk ediyor. Sağlıkla ilgili yoğun endişe yaşayıp sık sık doktora giden, tetkik yaptıran ve kanser olmadığına ikna edilme ihtiyacı hisseden bir grup insan olduğu gibi kötü haber almaktan ve endişelerinin doğrulanma ihtimalinden korkarak doktora gitmeyi erteleyen ya da reddeden bireyler de mevcut.
Doğru kaynaklardan bilgilenme önem taşıyor
Uzman Klinik Psikolog Seren Öztoprak, kişinin bu durumla baş edebilmesi için ilk şartının korkusunu dile getirmekten kaçınmaması olduğunun altını çiziyor. Vücudun kanser belirtileri açısından sürekli takip edilmemesi, sağlıklı bir yaşam tarzı geliştirilmesi, düzenli sağlık kontrolleri yaptırılması ve bunların sonuçlarına itibar edilmesi, kanseri atlatmış kişilerle temas kurulması ve ayrıca profesyonel yardım almaktan kaçınılmaması da öneriler arasında yer alıyor. Kanser hastalığını atlatan ancak tekrar etmesinden yoğun kaygı duyan kişilerin de kendilerine korku ve kaygının hayatta kalmayı sağlayan normal içgüdüler olduğunu hatırlatarak korkularını kabul etmesi, stresi mümkün olduğunca azaltması ve tedavi sonrası kontrollerini de aksatmaması gerekiyor.

12 Haziran 2017 Pazartesi

Yaşam biçimi hasta ediyor

Kanserde yaşanan artış, kansere neden olan faktörler, erken tanı ve ne yapılması gerektiğini noktasında değerlendirmeler yapan Samsun Eğitim ve Araştırma Hastanesi Tıbbi Onkoloji Uzmanı Uzm. Dr. Özlem Yersal Oltulu, çevresel faktörlerin kansere yatkınlık oluşturduğunu belirterek, önemli uyarılarda bulundu. Çevresel faktörlerin başında sigara ve alkolün, geldiğine dikkat çeken Doktor Oltulu, bu ikilinin hayattan çıkarılması gerektiğini belirtti.

AŞI VURGUSU

Son yıllarda kanser vakalarında bir artışın yaşandığını ifade eden Doktor Oltulu, çevresel faktörlere dikkat çekti. Oltulu, “Çevresel faktörlerin başında sigara geliyor, sigaradan uzak durmak çok önemli. Çünkü sigara akciğer, mesane gibi kanserlere yakınlık oluşturabiliyor. Alkolden uzak durmamız gerekiyor, özellikle kalın bağırsak ve karaciğer kanserine alkol yatkınlık yaratabiliyor. İnsanların belirli virüslerden korunması için aşılanması lazım, örneğin; Hepatit B karaciğer kanserine yol açabiliyor. Çocuklar doğar doğmaz aşılanıyor ama aşılanmamış yetişkinlerin de testlerini yaptırarak, aşılanması çok önemli. Bu aşılar aile hekimlerinde ücretsiz yapılıyor” ifadelerini kullandı.

HAZIR GIDALAR KANSER EDER Mİ?

Sağlıklı beslenme vurgusu yapan Doktor Oltulu, Akdeniz tipi beslenme, yeşilliği, sebzesi, meyvesi bol beslenme şeklinin tercih edilmesi gerektiğini söyledi. Egzersizin de çok önemli olduğunu belirten Oltulu, “Bu faktörleri hayatımıza modifiye edersek, kansere bir adım daha uzak olabiliriz. Öte yandan GDO’lu yiyeceklerin, kansere neden olduğuna dair net bir kanıt yok, ‘bu gıdaları yersek, kanser oluruz ya da kanser artar’ gibi bir şey söyleyemeyiz çünkü bu yiyeceklerin kanserle olan ilişkisini net bir şekilde gösteren çalışma yok. Ama hormonol başka sıkıntılara yol açıyor, bu nedenle uzak durmak en iyisi. Tabi ki en doğalını yemek, hazır yiyeceklerden yani yağı, kalorisi yüksek gıdalardan uzak durmak en doğrusu” şeklinde konuştu.

BÖLGEDE KANSER FAZLA

Kanserin, belirli evrelerde iyileşebilen bir hastalık olduğunu aktaran Oltulu, hastalık son döneme gelmeden, daha erken evrede yakalanırsa hastayı tamamen bu hastalıktan kurtarabildiklerini ifade etti. Karadeniz Bölgesi ve Çernobil faciası arasındaki bağlantının kanserle olan ilişkisini de değerlendiren Oltulu, “Karadeniz Bölgesi’nde Çernobil etkisinden dolayı kanser fazla gibi bir algı var ama bununla ilgili kesin bir veri yok. Bunun için tüm Türkiye’de bir çalışma yapıp, hangi bölgede ne kadar kanser var, bu araştırılabilir. Ama mutlaka Çernobil’in ve radyasyon maruziyetinin kanserde etkisi var. Gözlemsel olarak bölgede kanserin fazla olduğunu söyleyebiliriz, özellikle akciğer kanseri çok yoğun. Kesin bir bilgi değil ama etkisi olabilir, bunun için çalışma yapılmalı” diye konuştu.

BİTKİLERLE TEDAVİ ETMEYİN

Erken tanı için kamu spotlarıyla ve projelerle önemli mesajlar verildiğini ifade eden Doktor Oltulu, bu projelerin çok etkili olduğunu kaydetti. Oltulu, “Buraya bu tarz gelen çok hasta oluyor, bundan büyük bir mutluluk duyuyoruz. ‘İlaç yazdırmak için aile hekimine gittim, gaitada gizli kan testi verdi, pozitif çıktı’ diyor, o kadar erken geliyor ki, kemoterapiye bile ihtiyaçları olmuyor. Bu projeler farkındalık sağlıyor, o nedenle herkese ulaşması çok önemli. İnsanlar, kanser tanısı aldıklarında mutlaka bir tıbbı onkoloğa gözükmeliler, dışarıdan bitkilerle ya da kulaktan duyma başka şeylerle hastalığı tedavi etmeye çalışmamalılar. Çünkü bitkisel bir şeyler kullanıp, gerçekten iyileşen hiç kimseyi görmedim” sözlerini kaydetti.